Etrafındakilerin baskısı, kendini sorgulatır insana Julie Murphy’nin kalemiyle hayat verdiği Willowdean Dickinson, ilk tanıştığınızda benim ergenliğimden daha iyi durumda. Kendini, Dolly Parton hayranı ve kasabanın tombul kızı olarak tanıtıyor mesela. ABD’nin Texas eyaletindeki, yalnızca yılda bir kere düzenlenen, “Miss Teen Blue Bonnet” isimli güzellik yarışmasıyla bilinen bir kasabada yaşıyor. Annesinden sürekli laf yese de, annesinin “ah yazık” bakışlarına maruz kalsa da tombulluğunu dert etmiyor. Yürü be Willowdean kafası yani… Sonra kendi bedeninde rahatsız etmesine neden olan bazı gelişmeler oluyor:
- En yakın arkadaşı ve tek yakın arkadaşı olan kız seks yapıyor
- Okuldaki diğer kızların bile “şeftali popo” diye karşısında salya akıttığı, Willowdean’in kalbinin küt küt atmasını sağlayan çocuk, Bo, bunu öpüyor!
Sevmeyenler kendine baksın
Julie Murphy, Willowdean’in hikâyesini öyle güzel ele almış, içine öyle güzel ayrıntılar yerleştirmiş ki bazı yerlerde insanın cidden gözleri bile doluyor. Julie Murphy’nin kendisinin de fazla kilolarıyla birlikte yaşayan bir kadın olduğunu merak edip bakmasanız bile tahmin ediyorsunuz; bu kadar cuk oturtulur her şey yani! Bazı yorumların Willowdean’i çok mızmız bulduğunu, hatta başkalarının görüntüsüyle ilgili yaptığı yorumları eleştirdiklerini gördüm. Bana göre, bu da Julie Murphy’nin dürüstlüğünün mükemmel bir örneği… Neden derseniz, benim de başka bir tombul kızı görüp, “ay en azından benin bacaklarım bu kadar kalın değil” gibi yorumlar yaptığım oldu. Bu da tombul insanlara özel bir şey değil ayrıca; herkesin, herkese yaptığı bir şey. He, yapılanın doğru olmadığını savunmuyorum ama başkasının canını yakmadığı sürece herkes kendine göre kendini iyi hissetmenin bir yolunu buluyor şu dünyada hayatta kalmak için.
No Comments