Etrafımıza dönüp de şöyle bir baktığımızda herkesin, özellikle de kadınların, modanın, güzelliğin, zenginliğin, istenme ve sevilme arzusunun izinde şekillendirdiğini görüyoruz hem dış görüşünüşlerini hem de hal ve tavırlarını… Kısaca hepimiz “gösteriş” kurbanıyız. Sussex Üniversitesi’nde araştırmacı olan Carol Dyhouse, İngiltere’de gösterişin nasıl ortaya çıktığına, zamanla nelerin değiştiğine odaklanmış. Ancak bunların çoğu, farklı versiyonlarda ve yer yer farklı zamanlarda olsa da hepimiz için geçerli.
Mesela, benim ergenlik-gençlik dönemimde kimi kızlar Spice Girls’ü, Madonna’yı örnek alırken ben ve birkaç yakın arkadaşım Gwen Stefani ve Courtney Love’ı örnek almayı tercih etmiştik moda ikonu olarak. Gözümüze siyah kalem çekmeden, kırmızı ruj sürmeden, saçları jöleleyip havaya dikmeden sokağa çıkmadığımız dönemleri dün gibi hatırlıyorum. Bize dayatılan gösteriş anlayışını kendi çağımızda reddetmiş olsak da başka yerinden yakalamışız aslında çünkü bugün bu bahsettiğim iki kadın da sadece müzik alanında değil, moda alanında da ikon sayılıyorlar.
Carol Dyhouse, Gösteriş: Kadınlar, Tarih, Feminizm’de hem toplumun kadınlara, hem de kadınların kendilerine bakış açısının nasıl ve nelerle değiştiğini ele alıyor. Akademik bir dille yazmış olsa da böyle konulara ilginiz varsa sıkılmadan okuyacağınıza inanıyorum. Çok fazla isim, çok fazla tarih, çok fazla diğer bilgi dolu kitabın içi ve çoğunu muhtemelen benim gibi aklınızda tutamayacaksınız. Ancak gösterişi, toplumdaki kadın algısını, hem gösterişli, hem de feminist olmanın mümkün olup olmadığını sorgularken bulacaksınız kendinizi…
No Comments