Sizi bilmem ama ben çoğu zaman ya çok fazla hissetmekle (yurtdışındaki arkadaşından kartpostal alınca hönküre hönküre ağlamak gibi) veya hissizlikle (‘dünyanın sonu’ kategorisine girebilecek bir olay olduğu zaman donup kalmak gibi) suçlanan okurlardanım. Çok okumayanların bilmediği şey aslında şu: insan doğasını keşfetmek için saha araştırması yapmamıza gerek yok; kitaptan kitaba geçerken çeşit çeşit insan tanıyor, çeşit çeşit olaya tanık oluyor, çeşit çeşit hislere ve hissizliğe şahit oluyoruz. E onlardan bir derece etkilenmemiş olmamız beklenemez herhalde? Demem şudur ki, bir şey olduğunda “ben bu sahneyi bir kitaptan hatırlıyorum” dediğinizde aval aval suratınıza bakanlara aldırmayın. Emin olun ki olur da bir gün dünyayı zombiler istila ederse Zombi Savaşı‘nı okumuş bir arkadaşları olduğuna şükredecekler.
Written by
Simay Yıldız
Further Reading...
Edebiyattaki en iyi ilk randevular
16 Şubat 2016Kahkahalarla güldüren kitaplar
4 Aralık 2014
Previous Post
Sapma: Medeniyetin Seyrini Değiştiren Keşfin Öyküsü
Next Post
2 Comments
Nur
20 Mart 2016 at 03:22Çok haklısın bazen kitaplarda hissettiğim duyguları veya durumları gerçek hayatta veya filmde görünce arkadaşlarım gibi şaşırmıyorum. Film izlerken şu an da ne olacağını asla tahmin edemezsin dediklerinde doğru tahmin edince de aval aval bakıyorlar. Ama aslında bu bir sorun değil.. Bunlar kitap okumanın faydaları belki okumayan insanlar için sorun olabilir orası ayrı konu :))
Simay Yildiz
20 Mart 2016 at 17:50Heheh haklısın valla