Ümit Alan, Saray’dan Saray’a Türkiye’de Gazetecilik Masalı’nda İstanbul’un göbeğinde insanlar kafalarına biber gazı yerken, basının nasıl haber vermek yerine penguen belgeseli gösterir hale geldiğini incelemiş.
27 Mayıs 2013 gecesi başlayan Gezi Parkı direnişini hepiniz hatırlıyorsunuzdur… O gün, sosyal medyadan ve arkadaşlarımızdan aldığımız haberlerle bir şeyler olduğunu duyduk. Sonra “yahu n’oluyor, bir öğrenelim bakalım” deyip de televizyonu açtığımızda ise döneme ne yazık ki damga vuran penguen belgeseliyle karşılaştık. Kafamıza gaz yedik, tazyikli su yedik; bu yolda güzel insanları ve hatta ekmek almaya giden çocukları kaybettik… İşte Ümit Alan, Saray’dan Saray’a Türkiye’de Gazetecilik Masalı’nda gazeteciliğin nasıl bu hale geldiğini incelemiş.
Kitap, şu paragrafla açılıyor:
“Bir varmış, bir yokmuş… Her masal böyle başlar. ‘Türkiye’de Gazetecilik Masalı’ için de bu geçerli. Maziye bir bakıverince görüyor insan: Gazetecilik bazen var, bazen yok, bazen –mış gibi, çoğu kez olmamış gibi. Türkiye’nin basın tarihi ‘gazetecilik’ten çok, ‘gazetecilik yapmak için mücadele etmenin tarihi.’”‘Gazetecilikle ilgilenmiyorum’ deyip de geçmeyin sakın. Saray’dan Saray’a Türkiye’de Gazetecilik Masalı, bir o kadar da Türk toplumunun tarihi. Neymişiz, ne olmuşuz, nereye gidiyoruz görebilmek için kaçırılmaması gereken bir kaynak.
