bir kitap oldu. Sonuç olarak anlatıcımız Eli Sisters ve abisi Charlie Sisters parayla adam öldüren tipler ve hikâye de ateşte yanan bir atın en ince ayrıntılarına kadar tasvirlenmesiyle başlıyor. Sisters Kardeşler maceradan maceraya koşarken de haliyle adam vurma eylemleri ve kan dolduruyor sayfaları ancak bir yandan da bu iki katilde, özellikle Eli Sisters’da bir minnoşluk seziyorsunuz ve bu hisse kaptırıyorsunuz kendinizi… Anlatabiliyor muyum?
Sisters Kardeşler, altına konabilecek mi?
Sisters Kardeşler, 1851 yılında Oregon’da başlıyor ve ABD’nin “Gold Rush” döneminde geçiyor. Yazar DeWitt, Sisters Kardeşler’e ve onların yoluna çıkan insanlarla daha ilgili olsa gerek çünkü ordan iraya giderlerken içinde bulundukları yere ve zamana dair pek fazla bilgi yok. Aslında buna gerek de yok çünkü gerçekten de Sisters Kardeşler başları başına izlenmeye değer bir tiyatro oyunu gibiler. Charlie, kardeşlerin daha sert, motomot, düz mantık olanı. Eli da aslında böyle olsa da arada sırada ne yaptığını sorguluyor, bir kız görüp aşık oluyor ve gelecekle ilgili hayaller kurmaya başlıyor, sağda solda tanıştıkları birilerine acıyıveriyor… Kitabın “arabesk” karakteri Eli yani; çadır kurdukları bir akşamda “ve arkada Müslüm Gürses çalıyordu” diye bir cümle geçse hiç şaşırmazdım gerçekten. Eli, her şeyi olduğu gibi, kendisinden bazı hisler katarak anlatmaya çalışıyor bize ancak beyin yaşı yaklaşık 13 olduğu için işte gülmeden duramıyorsunuz. Kendinden emin olamamasına, abisine kafa tutup başaramamasına ve hatta üzüldüğü durumlara bile gülerken buluyorsunuz kendinizi.