Taklitçiler, diğer insanların sosyoekonomik pozisyonlarını, parasını, hayatını kıskanan, onlar gibi olmaya çalışan bir grup insanın hikayesini ele alıyor.
Kıskandıkları gibi tipler olmaya çalışıyorlar ama sonunda olmuyor; Taklitçiler olarak kalıyorlar. Anlatıcımız olan Ranjit Kirpalsingh, okula giderken ismini Ralph Singh olarak değiştirmiş; bu da Taklitçiler arasına girmek için seçtiği bir yol aslında. Kendisiyle ilk tanıştığımız sırada Karayipler’deki Isabella adasından kovulmuş bir sömürge bakanı olarak görüyoruz onu. Para ve sosyete hırsıyla hayata saldırışını izliyoruz Ralph Singh’in…
İdealleri ve hırsları peşinden koşan Singh, güce erişme hırsı içinde oradan oraya savruluyor. İngiltere kolonisi olan minik bir adadan gelen bu adam, kendisini içerisinde bulduğu yeni dünyada önce onlardan biri olmasına rağmen Taklitçiler’den kendisini ayırmaya da uğraşıyor. Anılarını yazarken neyi, neden yaptığını dürüst bir şekilde anlatmaya çalışıyor gibi görünse de aslında biraz da her birine uygun bir bahane buluyor gibi de görünüyor. Kitapta kendisinin ağzından da dinlediğimiz gibi, onun gibi, Isabella adasından gelenler terk edilmişlik ve unutulmuşluğa alışkın. Yeni Dünya’da ise gerçeklermiş, bir şeyler öğrenmeye çalışıyorlarmış, hayata hazırlanıyorlarmış gibi bu yeni dünyadaki insanları taklit ediyorlar.
Ralph’in geçmişini ve Londra’ya geldikten sonraki hayatını okudukça tarihin neden tekerrürden ibaret olduğunu bir daha anladım. Her zaman, bir kenarda küçük bir yere kapatılmış, demir yumrukla yönetilen, ezilen ve geleceğe dair umut besleyemeyen insanlar var. Diğer kenarda ise “şanslı,” güçlü ve bu gücü canlarının istediği gibi kullanan insanlar var. V.S. Naipaul, Taklitçiler’de realist de, idealist de olsanız bir dönüşümün mümkün olabildiğine dair bir umut veriyor okura. Ancak bunun için kişinin risk alması, her şeyi göze alarak bu dönüşümün içine atlaması gerekiyor. Karayipler’deki Trinidad ve Tobago adasından olan V.S. Naipaul, sömürge altında olan bir yerde yaşamayı, oradan kaçmayı başarmayı ancak kaçmanın çözüm olmadığını ve kendinizi içinde bulduğunuz dünyaya uyum sağlamanın çok daha zor olduğunu Singh üzerinden ortaya koyuyor.