Harry Potter’ın bile Rusya’da yasaklanan kitaplar arasında olduğu da göz önünde bulundurulunca, 1930’ların Moskova’sını tiye alan, Şeytan’ın şehre indiği ve hatta kendisini kara büyücü olarak tanıttığı Usta ile Margarita’nın da yasaklanmasına hiç şaşırmıyor insan. Puro içen kedi Behemoth, onun Ustası, kara büyücü Profesör Woland, bir şairin migrenini kendine dert eden İsa derken “Allahım, neredeyim ben?” derken buldum kendimi. Ama “çıkarın beni buradan” şeklinde değil, “burası çok heyecanlıymış; hadi biraz daha gezelim!” şeklinde. Neden derseniz de, içinde tek bit kitapta toplanmayacak pek çok şey var: Şeytan, İsa, esprili bir kedi, talihsiz aşk, seks…
İçinde ‘allahless’lık var
Hepsinden ilginci de içinde ‘allahless’lık olmasıydı bana göre. Yasaklanmış olsun, olmasın, o zamanlarda karakterlerin Allah hakkında kötü konuştuğu, inançsızlığı övdüğü bir kitap yazmak çok büyük cesaret. Bir barda biranızı içerken bir edebiyat dergisi editörü ve şairin sohbetine kulak verdiğinizi düşünün… İsa’yı yüceltmek yerine onunla ilgili tüm hikâyelerin uydurma olduğunu, aslında öyle birinin olmadığını gösteren şiirler isteyen bir editörle karşılaşabileceğiniz aklınızın ucundan geçer mi? Usta ile Margarita, başka bir boyuta geçmişsiniz hissi veriyor, evet. Ancak bir yandan da ayaklarınız sıkı sıkı yere basıyor çünkü insanların ne kadar kolay bir şekilde açgözlü oluverdiğini, hemen bir diğerini küçümsemeye yöneldiğini, bazen etrafımızda olan bitenleri gerçekten göremediğimizi ve görsek de inanamayıp, kendimizi kandırmaya devam ettiğimizi gözler önünde seriyor.