Vefasız Peri, tuhaf bir aşk hikâyesi…Guillermo Cabrera Infante’nin inanılmaz kelime oyunları, sanat, müzik ve edebiyat referansları ve arka fonda Küba ile biraz puro, biraz da toprak kokuyor.
Bu yıl, Can Yayınları’ndan okuyacağım kitapları Her Ülkeden Bir Kitap projesini de besleyecek şekilde seçmeye çalıştım. Kübalı yazar Guillermo Cabrera Infante ile de bu sayede, Vefasız Peri ile tanıştım. Vefasız Peri‘nin “bir aşk hikayesi” olarak tanımlanması, “aşk bana göre değil” diyenleri caydırmasın sakın; hiç ama hiç o bildiğiniz, alışkın olduğunuz aşk hikâyelerinden değil. Üstüne üstlük Infante’nin inanılmaz kelime oyunları da bana çoğu kez “kim bilir kendi dilinde ne kadar keyiflidir!” dedirtti. Kitabın sanat ve müzikle dolu olması da cabası…
Vefasız Peri, tuhaf bir aşık
Tuhaf bir aşk Vefasız Peri‘deki… Evli ama mutsuz bir ana karakter. Onun tutulduğu, tuhaf, yaşça epey küçük, esprilerini ve göndermelerini anlamayan ve bunu da dile getirmekten çekinmeyen Estela… Mesela, adamcağız aşktan dem vurmaya çalışırken aralarında şöyle bir diyalog geçiyor: Adam: “Aşk böyledir. Bach gibi kör, Beethoven gibi sağır, Van Gogh gibi kulağı kesik.” Estela: “Ayy. Ne çok insan saydın.” Anlatabiliyor muyum? İlk başta gerçekten anlamakta çok zorlandım öyle bir adamın böyle bir kıza nasıl aşık olduğunu. Ancak daha da okudukça, hikayenin içine daha çok girdikçe anlıyorsunuz ki adam zaten kendi beyninden, etrafındaki entelektüel havadan bezmiş ve kültürlü olması bir kenara, hayata dair de hiçbir şey bilmeyen Estela tuhaflığı ve biraz da sapkınlığıyla onun beynini rahatlatıyor gibi geldi bana. Başta da biraz bahsettiğim gibi, Infante’nin Vefasız Peri‘de yaptığı kelime oyunları inanılmaz. Bir kelimeden bir başkasını türetiyor, bir fikirden diğerine uçuyor, sürekli ama sürekli ya biz müzisyene, ya bir ressama, ya bir filme gönderme yapıyor. Bazı yerlerde zor oluyor bunları anlamak, itiraf edeyim. En azından ben biraz zorlandım diyeyim. Ama jeton düşünce de “vay anasını!” dedirtiyor insana. Bir de çok hoşuma giden tespitleri var Infante’nin. Mesela;Kadınlar kitaplar gibidir: İnsan hep onları yatağa götürmek ister. Bakire gibi görünen kitaplar ciltsizdir. Ayracı hazırda bulundurmak gerekir. Bir mektup açacağı yeterlidir.
