Hediye ayı Aralık devam ediyor. Çocuklara ve genç yetişkinlere yönelik hediye önerilerinin ardından şimdi sıra yetişkinlerde. E onlar için de en güzel hediye kitap!
Yılbaşı yaklaşırken hepimizi ister istemez bir hediye telaşı sarıyor. Arkadaşlara almasak, aile bireylerine hediye almamız gerekiyor. Hiçbiri olmasa işyerinde çekiliş yapılıyor… İnsanlara ilgi alanları ile ilgili, hoşlarına gidecek hediyeler almak önemli tabii. Ancak ben, kitapların en güzel olduğunu düşünenlerdenim. Buradan yola çıkarak da bu yıl okuduğum kitapları göz önünde bulundurarak bir hediye rehberi hazırlayayım dedim.
Yetişkinler için en güzel hediye kitap!
İlk önce
çocuklara yönelik bir yazı, ardından da
genç yetişkinlere yönelik hazırlamıştım. Sıra son olarak yetişkinlere geldi. Umarım Türkçesi olmayanlar da yakında çevirilir.
There Once Lived a Woman Who Tried to Kill Her Neighbor’s Baby – Ludmilla Petrushevskaya
Ludmilla Petrushevskaya, Nikolai Gogol ve Edgar Allan Poe’nun geleneksel tarzlarını birleştiren bir yazar olarak tanımlanıyor. Hakikaten de öyle. Bir yanda, Sovyet Rusya’nın griliği, absürtlüğü ve Rus folkloru var. Diğer yanda ise aynı Poe’nun yaptığı gibi insanın içini büken, şok eden, delilik ve hafıza kaybı arasında gidiş gelişler var. There Once Lived a Women Who Tried to Kill Her Neighbor’s Baby (Bir Zamanlar Komşusunun Bebeğini Öldürmeye Çalışmış Bir Kadın Yaşardı), işte böyle bir kitap.
Yorumun tamamı için
There Once Lived a Woman Who Tried to Kill Her Neighbor’s Baby sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
You’re Never Weird on the Internet (Almost) – Felicia Day
Felicia Day, kendini ‘genel’den farklı, kendisine dayatılan kayıplara uymak istemeyen kızların örnek alması gereken bir isim bence. Bilinen bir aktris, yönetmen, internet sansasyonu olmasının ötesinde farklı olmasını kendi avantajına nasıl kullandığını anlatıyor kitabında. Tuhaf bir aileye doğmasıyla zaten biraz dezavantajlı başlamış Felicia Day hayata… Annesi, Felicia’yı ve kardeşini evde okutuyor, kafalarına göre takılmalarına çok fazla izin veriyor ve abla-kardeş daha çok video oyunlarının içerisinde kaybolmuşken buluyorlar kendilerini. Kitaplar ve birbirleriyle oynadıkları oyunların yanı sıra özellikle online oyun dünyası, gerçeklikten ve yalnızlıktan en önemli kaçışı oluyor Felicia Day’in.
Yorumun tamamı için
You’re Never Weird on the Internet (Almost) sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Mavi Sakal – Kurt Vonnegut
Kurt Vonnegut, inanılmaz zeki ve gözlemci bir adam. Ve bir o kadar da komik. Öyle ki, bazen yanlış nedenlerden dolayı olduğunu hissetseniz dahi kahkahalarla gülüyorsunuz adamın yazdıklarına. Mavi Sakal da aynen böyle işte. Mavi Sakal, daha önce Şampiyonların Kahvaltısı’nı okumuş olanların hatırlayacağı, soyut dışavurumcu ressam Rabo Karabekian’ın kurgusal otobiyografisi. Zaten özünde de tuhaf bir karakter olan Rabo, etrafındaki tuhaf karakterlerle, özellikle de davetsiz misafir misali hayatına giren Circe Berman ile vakit geçirmeye başlayınca olaylar giderek derinleşiyor, garipleşiyor.
Yorumun tamamı için
Mavi Sakal sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Kaderin Kızı – Isabel Allende
Kaderin Kızı’nın bir adı var: Eliza Summers. Hayatı, doğar doğmaz tuhaf bir şekilde başlıyor aslında. Şili’de dünyaya gelen Elize, Valparaiso’da yaşayan bir İngiliz ailesinin kapısına bırakılıyor. Kendisini aileden biri gibi kabul eden Sommers’ların yanında İngiliz kültürünün yanı sıra Şili’nin kültür ve gelenekleriyle, Hintli bakıcı, aşçı, aslen her işinden gelen Fresia Ana’nın öğretileriyle büyüyor. Yemek yapmayı, oturup kalkmayı, düzgün yürümeyi öğreniyor öğrenmesine ama insanı aşka, aşk acısına kim, nasıl hazırlar ki?
Yorumun tamamı için
Kaderin Kızı sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
The Girls – Emma Cline
Charles Manson’ı ve ‘Manson Ailesi’ni kesin duymuşsunuzdur; zira Charles Manson, yaşayan en ünlü suçlulardan biri olarak biliniyor. Emma Cline’nin The Girls de (Kızlar) hakkında yazılan, çizilen, çekilenlerin ilki değil ve muhtemelen sonuncusu da olmayacak. Emma Cline’nin diğerlerinden farkı nedir diye sorarsanız da cevabı The Paris Review‘a verdiği röportajda: “The Girls, bir bakımdan tarihi bir roman olmasına rağmen ben onu böyle düşünmüyorum çünkü tarihi gerçekliğin peşinde değildim. Daha çok belli bir ruh halini ve tonu yakalamak istedim.” Ve işte bunu gerçekten ama gerçekten başarmış.
Yorumun tamamı için
The Girls sayfasını ziyaret edebilirsiniz.]]>